Bazı zamanların ne kadar keyifsiz olsa da sonrasında boşuna yaşanmadığını anlarsın, o keyifsiz anlarda büyülü bir yol ayrımı vardır ve tam orada durduğunu farkına bile varmazsın, bu keyifsizlikler o yola girmen için cesaret verir, düşünmez ilk adımı atarsın başka çaren yokmuş gibi, bu yüzden hayatta bize keyif vermeyen bir çok an esasında bize bir yol, öğreti, değişime yardım amaçlı yaşanmış da olabilir.

Bu yüzden  içimden geldiği gibi spontane yazıyorsam ilk yazılarımdan biri evet ne kadar keyifsiz olsa da anksiyete bozukluğum olacak çünkü suanda bunu yazabiliyorsam hayatımın son 3 yılında kendime bambaşka farkındalıklar kazandırdıysam ve kendimle ilgili çalışmaya başladıysam işte o yol ayrımının sebebi o keyifsiz anlarım…

Ben hep kaygılı bir insan oldum, küçük kaygılarım, minik endişelerim hep oldu toplantıyı kaçırır mıyım, beğenirler mi, yapabilecek miyim, uçak kaçar mı, uçağa fazla bagaj yüklemediler mi sence?, dur şimdi bir sakin ol, ya tam tersi olursa vb… uzar gider bir de eskiden kendimle baya kızgın konuşurdum, kendi kendime kızar panikletmeyi becerirdim, seneler önce günlüklerimde bu huyumu farkettiğimden beri kendime negatif söylemi bıraktım fakat kaygı trafiğim hep yoğun bir şekilde devam etti, dozunda kaygı iyidir ama senin kaygıyı yönlendirmen ile kaygının seni yönlendirmesi çok farklı …

Hatırladığım 3 büyük anksiyete nöbeti geçirdim, ilk ikisi arasındaki süre on yıldı, sonuncusunu pandemi de yaşadım ve zaten hafiften farkına vardığım değişmesi gereken bakış açım, düşüncelerim için atılan adımlar hep ondan sonra oldu.
İlki bir avrupa tatilimdeydi, yorucu bir günün sonunda akşama doğru araba ile bir tünele girdik çıktığımızda bir anda çok yüksek binalar gördüm ve nefesim kesildi kaybolduk dedim, kaybolmadığımızı net biliyordum ama kesinlikle öyle hissetmiyordum baskın düşünce kaybolduk ve asla otele dönemeyeceğiz idi, ikincisinde uzakdoğuda bir tatildeydim ve yemekten otele geldiğimizde azıcık miğdemde bir şey hissettim ve tetiklendim sonrası atak. Hepsinde durum aynıydı en kötü senaryoyu düşünerek kendini daha da paniğin içine sokmak, nefes alamadığını hissetmek, ellerinin deliler gibi titremesi, terleme ve en kötüsü de o durumun hiç ama hiç bitmeyecek hissiyatı. İkisinde de Emre yanımdaydı mesela ilkinde hemen bir benzinciye girdi ilk defa beni böyle görmenin şoku ile su almaya gitti döndüğünde daha da kötü olduğumu görünce elimi tutup yanımda olmaya çalıştı beni telkin etti çünkü böyle anlarda karşı tarafın ne oluyor, neden böyle yapıyorsun, delirdin mi şeklindeki yargılayıcı sözleri olayı daha beter hale getiriyor, elini tutun tamam geçiyor bir şey yok yanındayımı hissettirin bu kadar.

Bu iki olayın da  birer kaygı bozukluğu olduğunu, içimden bir şeylerin çözülmeden bu atakları zamansız yaşayacağımı, hatta çocukluğuma kadar gittiğini bilmiyordum, heralde çok yorgundum ikisinde de uzakta tatildeydim  onun etkisi  olabilir  dedim geçtim fakat içten içe öyle derinden etkiledi ki mesela ilkinden sonra uzun bir süre arabanın içindeyken yüksek binaların olduğu cadelerde hep ürperdim.
Ve sonuncusu; pandemi zamanı…

Pandemiden yedi sekiz ay öncesinde benim içimde bazı kopmalar başlamıştı. Henüz adlandıramadığım bir takım boşluklar, bazı hisler sebebi ile psikoloji ile ilgilenmeye, meditasyon eğitimi almaya ve yogayı hayatıma adapte etmeye çalışıyordum. Bunları başka bir yazımda daha detaylı anlatırım gerçekten hayatımızda başımıza gelen hiç bir şey nedensiz gelmiyor, rastlantı diye bir şey yok ve herseyin bir anlamı ve zamanı var. O zamanlar anlayamadığın bir çok işaret zaten sana veriliyor.

Kaygı bozukluğunun en büyük nedeni belirsizlik ve sizin bu belirsizliği en kötü senaryo ile kafanızda canlandırmanızdır, çoğunlukla canladırdığınız senaryonun max yüzde onu kadar bir durumla karşılaşırsınız. Ben  pandemiye direncimin bedensel ve ruhsal olarak zayıf olduğu bir dönemde girdim, hayatımın en kötü kaygı bozukluğunu da o ilk 3 ay içinde yaşadım yavaş yavaş başlayan asla önünü kesemediğim bir tetiklenme oldu. Herkes gibi ben de endişeliydim fakat o endişe beni işin içinden çıkılamaz bir noktaya sürükledi dediğim gibi bedensel ve ruhsal zayıf bir dönemimim olması  belki ölüm temasının daha belirgin olması bu tetiklenmeyi tek başıma atlatamayacağımı düşündürdü evet yine Emre yanımdaydı yine elimi tutuyordu  fakat yeterli olmuyordu daha yeni meditasyon eğitmenliği almıştım meditasyonu bırak gözümü kapatıp tek başıma kalmam bile mümkün değildi, bir ay kadar kısa bir süre içinde 46 kiloya düştüm, hayatımı dondurmak istedim tüm bunlar bitsin istedim, tam iki gün boyunca hiç uyuyamama tecrübesi yaşadım ki o iki günün ardından kendime suanda dipsiz bir kuyudasın ya çıkamazsan dedim, çıkmam lazım ama sorun ne? pandemi ile beni bu kadar tetikleyen ne ölüm mü? hazır olmamam mı? neden hazır olmamam ve neden bu kadar korkuyor olmam? Işte o gün tüm gün bunlar kafamdan geçti durdu. Kendimi toparlamaya kendi kendime yaptığım küçük telkinler ile başladım.
Birebir terapi hiç almadım, gerekli duysaydım ve yetmeseydi kesin alırdım, sekiz ay boyunca çok güven duyduğum bir psikolog danışman hocamın yaptığı bir çalışmanın içinde bulundum ve tek başıma ancak çatlak oluşturabildiğim kabuğumu o çalışmalarda kırdım. Toplu bir çalışma olduğu için yalnız olmadığımı farketim ve bu çok iyi geldi. Örneğin ikinci atağı kimseye anlatmamıştım utanmıştım açıkçası şimdi bunları yazıyor olmam mucize. Yeri gelmişken hiç aile terapisi vb gibi çalışmalara katılmadım bir defa gittiğim bir eğitimde psikodrama sınıfına girdim, mentörlük eden çok ünlü bir psikolog olmasına rağmen o günden sonra bu tarz şeylerin ancak ciddi bir ihtiyaç doğrultusunda yapılmasının gerekli olduğunu, sıf meraktan, arkadaşım önerdi diye gidilmemesinin ne kadar önemli olduğunu anladım. Gerçekten insan zihni çok karmaşık olabiliyor boşuna kurcalanması yarardan çok zarar doğurabilir ve fikrimce yanında koçluk yazan kişilerden uzak durun bu tarz yardımları psikologlardan yani diploma sahibi kişilerden alın.

Pandemi çoğumuzun hayatında ciddi izler bıraktı, hayatlarımızı, işyerlerimizi çalışma stilimizi, bakış açılarımızı, insanlığın çaresizliğini, kendi kalışlarımızla keşfettiğimiz huylarımızı, isteklerimizi, istemediklerimizi vb bir sürü şeyi kavradık. Benim şansım bu ataktan sonra ani taşınma kararı ile pandemiyi hayal edebilecek en güzel yerde geçirdim Daha önce yazdığım gibi hayatta önümüze düşen hiçbir şey nedensiz değil, rastlantı değil meğer bizim heyecanla ve bir anda hatta gitmeden, görmeden almaya karar verdiğimiz taş evimiz bizim en güzel inziva yerimiz olacakmış. Evimiz bize kocaman şefkatı ile kucak açtı, 2021 yılı benim için sonrasında ne yaşarsam yaşayım hayatımın en büyülü ve en anlamlı senesi olacak, doğanın içinde Emre ve Tori ile yaşadığımız o dönem, aldığım eğitimler, katıldığım seminerler, dersler, yürüyüşler sanki beni şekillendi o eksik dediğim parçalar tamamlanmaya başladı içimdeki huzursuzluklar, sorular yanıt bulmaya başladı, o evde kendimi dengeledim. Şimdi bunları yazdıran ruh halim için aralıksız orada geçirdiğim o büyülü bir seneye şükrediyorum.

Kaygı bozukluğumu ciddi oranda yendim fakat bitti mi hayır bunları yazarken bile içimdeki küçük titreşimleri duyuyorum tek fark artık bildiğim araçlar ile kendimi sakinleştiyorum. Esasında ölüm olgusunu kavradığım,  kendimde daha derinlere inip bazı şeyleri anladığım için artık daha az hasarlarımın olacağını biliyorum, kökeninde çok farklı şeylerin, çocukluk döneminin, genetik mirasın, doğumla gelen mizaçın olduğunu düşünürsek öyle çabuk halledilecek ve kolay bir mevzu olmadığını kavrayabildim, yardım almaktan çekinmedim ve uzman kişilerle çalıştığım için farkındalıklarım arttı. Ve tabiki etrafınızda eşiniz, dostunuz ailenizde (hepsinin harika olması gerekli değil) konuşabileceğiniz bir kaç kişinin olması da çok çok önemli, insan kesinlikle sosyal bir varlık ve anlaşılmaya, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı var bu durumlarda onlardan yargılayıcı olmamalarını sadece yanınızda olmalarını isteyin ve en önemlisi hislerinizi yazın, deneyimlerinizi, rüyalarınızı, meditasyon sonrası duygularınızı, her şeyi yazın, tüm cevaplarınızı orada yani içinizde zaten bulacaksınız.

Dipsiz gibi gözüken sizi daha da aşağıya çekmeye çalışan durumlarda pes etmeyip o kuyudan çıktığınızda daha da kuvvetlendiğinizi fark edeceksiniz ve önemli bir not asla hiç bir hissinizde yalnız değilsiniz sizin gibi hisseden çok kişi var ve bunu farkettiğiniz anda kuyuya atılan o halatı da tutmuş oluyorsunuz.

Sevgiyle
Homemadedream@yahoo.com

Write A Comment